İnceleme: The Artist

İnsanı hollywood'un 1920 1930 arasındaki sessiz sinemanın son çırpınışına götüren bir film atrist. çok sıkıcıymış ön yargısıyla gidilip sıkılmak için beklenirken birden ilk perdesi biten bir film. "ne çabuk ara verildi" "o kadar oldu mu" tepkisi yaratıyor insanda ki bu tepki insanı filme daha çok bağlıyor. 22 fps (kare), siyah beyaz çekilmesi, repliklerin de siyah ekran üzerinde beyaz verilmesi filmin dönemi, dönemin şartlarına anlatması filme oscarları kazandıran en büyük etkenler. işlediği aşk ve gurur konusunda yeşilçam filmlerini anımsatan film. her dönem nankör olan yıldızlık algısının sinemadaki yeni teknoloji olan sesli filmlerle kendini göstermesini anlatıyor. ses teknolojisini reddeden George Valentin ile George Valentin'in önünü açtığı sesli sinemanın yeni şımarık yıldızı Peppy Miller arasındaki aşkı konu alan filmde replik olmadığı için insan tüm dikkatiyle replikleri de mimikleriyle veren oyunculuğu izliyor.

Mimiklerin yanı sıra filmin içinde yer yer ve özellikle de sonunda baş rol oyuncularının dansı filmi başka bir noktaya taşırken filmdeki en büyük alkışı olabilecek en iyi oyunculuğu sergileyen Jean Dujardin ile Berenice Bejo yerine filmin maskotu Uggie alıyor. filmin başında rusça metinli bir gazete ve filmdeki ikinci polisin kafasındaki şapkadaki rusça yazılar los angles ta geçen filmde dikkatli izleyiciler için kafa karışıklığına neden oluyor. ayrıca George Valentin'in çok az da olsa değişen bıyıkları için dönemin basit amatörlüğünü gösterme çabası diyemeyiz. son zamanlarda ardı ardına kötü filmler izleyen insanlara özellikle bu uğursuzluğu üzerlerinden atmaları için özellikle önereceğim film fetih 1453 seyircisine gelmez şimdiden uyarı.