İnceleme: Hükümet Kadın

Sermiyan Midyat'ın Ay Lav Yu'dan sonra çektiği filmi Hükümet Kadın. Zaten hemen hemen aynı kafada giden bir film. Daha evvel Yılmaz Erdoğan'da da gördüğümüz politik mizah artı dramatik hikaye kurgusuyla yapılmış ve daha en başında "gerçeği anlatmak için gerçekten fazlası gerekir" cümlesiyle bile insana Vizontele izliyormuş hissini verdi. Dinlerin, dillerin kardeşliği üzerine kurulu sıcacık bir hikayesi var aslında. Çok da güzel bir ana karakterle süslenmiş Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı gibi. Fakat yapılan bir çok yanlış insanın gözüne gözüne batıyor ve filmi istenilenin ve beklenilenin dışına çekiyor. Öncelikle kurguda o hale geldiğini düşündüğüm kesik kesik, yarım yarım sahneler epey rahatsız ediyor.

Örnek olarak karınca görüntüsünün 1-2 saniyede geçmesi (filmden sonra sorduğum çoğu arkadaşım üzerinden yaptığım tespitle) gözlerden kaçmış ya da hiç bir anlam ifade etmemiş. Halbuki yerine oyuncuların kazıya girdikten sonra repliğe kadar geçen kısım en azından 6-7 saniye karıncalar verilse ve bu karıncalara geçiş kesmeyle değil de kamera hareketiyle yapılsa (ki 2-3 yerde bence iyi kullanılmış kamera hareketli sahne geçişleri var.) çok daha iyi olur. Bir başka örnek konuyla ilgili başkanın ölümüyle ev halkının üzüntüsü, torunun tam ağlatacak konuşması seyirci hazırken baltalanması, demir yollarından gelenlerin 1-2 saniyeliğine T.C.D.D tabelasının gösterilmesiyle geçilmesi, Xate'nin çocuklarının birden bire annesinin nereye gittiğini merak etmeleri ve bu merağa seyircinin hiç görmediği çok başka şeylerin de sebep olması gibi daha saymakla bitmeyecek kadar yer eksik eksik geçilmiş.

Ardından her BKM filminde gördüğümüz bir takım toplumsal sorunlara parmak basma olayının sınır tanımaması insana İnklap Tarihi dersi tadında sosyal mesaj havası katmış. Kürt çocuklarının okulda dilden yana problemleri, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri, mayın, kaçakçılık ve parasızlık ilişkisi, darbe ile değişen hayatlar ve erkek egemen toplum gibi bir çok sosyal konu bir de güldürme çabasına girince film kaldıramamış. Yine hikayede güldürü unsuru olarak verilip de altyapısı oluşturulmayan ya da dramatik anlatı da verilip gerisi gelmeyen bazı yerler var. Karl Marx espirisinin yapılışına zemin hazırlayan ailenin üniversiteli oğlu ondan sonraki tüm sahneler boyunca bölgedeki sıradan bir genci oynuyor. Kimi yerde evin delikanlısı kimi yerde kızın abisi rolleri biçiyor ancak ne üniversiteliliğe ne de entellektüel ya da sosyalist bir takım anlayışın egemen olduğu bir genç hissi hiç yok. Bu kadar şeyin yanı sıra Vizontele'de Cem Yılmaz'ın üstlendiği rolü Sermiyan Midyat üstlenmiş ve komik kötü adamı büyük büyük oyunculuğunu yok saymazsak fena oynamamış. Ercan Kesal'ın rolü de Vizontele'nin Altan Erkekli'si ki hiç şüphesiz çok çok daha iyi ve sade bir oyuncu. Filmi taşıyan isim olan Demet Akbağ ise söylenecek söz bırakmamış oyunculuğuyla. Genel anlamda film vasatı aşamamış bana göre. Ayrıca gitmeyenlerin de kaçıracağı hiç bir şey yok. Filmin en can alıcı yanı isminde yatıyor zaten. Ona rağmen gidecek arkadaşlara iyi seyirler dilerim.